space

space

yani.

nereden başlayacağımı bilemeyerek yazıyorum. yazdıkça parmaklarım gevşemiyor. yazdıkça gelmiyor, durmuyor, geçmiyor. yazdıkça istediğim şey dışında, her şey geçiyor. zamanın geçmesini isterken bir bakıyorum elinin üstündeki iğrenç yanık geçivermiş. kulağımdaki yara geçsin isterken bir bakıyorsum ayağının altından bir wizard king geçmiş. -ama içimden geçememiş.- çoğu zaman insanlar hayattan net olarak istediğim şeyleri saçma bulurlar. halbuki hayattan istediklerim gayet nettir. ne kadar sevsem de all my loving'ten uzak olan her yer, yağmurlu günlerde bir adet araba ve riders on the storm, her tarafından acı fışkıran aşk hayatımdan ziyade hayatımın o bölümlerini saklamasını istediğim bir norah jones şarkısı. bir daha hiç kimseyi sevmeyeceğim diye hıçkıra hıçkıra ağlayalı haftalar oldu. ah kulağım! diyeceğime ah kalbim! diyeli günler, ne varsa aşkta yok diyeli saatler. ama bu kimin umrunda. en azından benim niye umrumda. sırtımda yine bir çanta var. yine gidebilirim. keşke çılgın bir bilim adamı olsaydım. tiftik tiftik saçlarım olsaydı. ve zamandan kaçma makinem. dünyayı ele geçirip, avucuma sığdıramasaydım. dünyayı, ve hayvanları insanların elinden kurtarsaydım. çok büyük ayaklarım olsaydı ya da, bütün insanların kıçına kocaman bir tekme atıp hepsini uzaya yollasaydım. uzay çöpleri insanlara saldırsaydı. bütün insanlar gittikten sonra bir baksaydım ki arkamda bir pelerin. uçsaydım. plütona gitseydim. küçücük bir dünyam olsaydı. sevecek kimsem olmasaydı. sevecek kimsem olmasaydı. kimsem olmasaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder