space

space

Dünya

Ne zaman aynaya baksam; kendimi elimde bir viski şişesi, ve ucunu yakamadığım bir sigarayla yakalıyorum. 
İnsanlar ne zaman bana baksalar; arkamdaki ağacı görüyorlar. 

Üstümde sürekli bir bulut geziyor. 
Çünkü sokakta geçtiğim yerlerin ıslanmış olmasını başka türlü açıklayamıyorum. 

Bazı geceler uyuyamayıp kendimi varoluş problemleriyle ısıttığım koltuğuma atıyorum. 
Ama sabahına ayaklarımı, kafamı koymam gereken yastığın üstünde mışıl mışıl uyurken buluyorum.
Kafamı ise hala bulabilmiş değilim. 

Düşüncelerimi zaman zaman kustuğumu, böylece de rahatladığımı düşünürdüm. 
Yedi yıllık bir süreden sonra gerçekten kustuğumda ise, daha her şeyin yeni başladığını anladım. 

Dünya üzerindeki hiçbir şey bana normal gelmiyor. 
Dünya üzerindeki her şey dışında. 

Bir hamamböceği kafasız bir şekilde, bir hafta yaşayabilir. 
Yıllarca kafasız yaşayan insanları düşünürsek eğer, çok komik bir rakam. 

Düşündükçe kafayı yiyecek gibi olduğum günler de oluyor. 
Sonra kafamın olmadığını anlayıp seviniyorum. 


Anlam veremiyorum.

Helloğ


Bu gördüğünüz şey, beni içine alınca 159 gb boş yeri kalabilecek olan iPodum. Ama beni kurduğum iğrenç cümleler yüzünden içine almak istemiyor. 
Hadi ona merhaba diyelim.
*Gülüşmeler -yani umarım.-*

Uzun zamandır bir şey yazamıyorum. Canım üşeniyor.
Ama anlatmam gereken şeyler de var.

Okunduğuna dair şüphelerim olan bu yere, belki de beni huzura erdiren en önemli şeylerden birini yazmalıyım.
Onu soğuk bir şub... EEH.
İşte bi çocuk var. Led Zeppelin falan dinliyor. Pulp Fiction'ı izlemiş. İnci sözlük seviyor. İnsanlara dedeleri yediriyor. Kimse onu anlamıyor. Daha izlemesi gereken filmler, dinlemesi gereken şarkılar, atması gereken taklalar falan var.
Konu bu. Süslemesini falan siz yapın.

yanak


Ben böyle şeylerin varolduğunu bildiğim zaman tanrıyı sevebiliyorum. 
Elimde değil.

Birazdan doğacağız.

Yaklaşık 4 saat 38 dakika sonra doğum günüm.
17 yaşıma basıyorum. İşin garip yanı, hiç ergenlik sivilcesi çıkarmadım.
 


Neler oldu;

Beatles oldu : Sıkıcı bir mart ayında mp3 çalarımdaki şarkılardan sıkılmış ve ava çıkmıştım. -ekşisözlük her yerde- Müzikle ilgili entryler okurken, onu buldum. 
İlk dinlediğim şarkı Yesterday'di. Ve ben o gün dedim ki, bu adamlar gelecekler, ve hiç gitmeyecekler. 
Öyle de oldu sanırım. Tanrı bile gitti ara sıra, ama onlar gitmedi. 


İlk sevdiğim Beatle, John Lennon'du. 
Sonra Paul McCartney oldu. 
Sonra kendimi George Harrison'un mistik ruhuna kaptırdım. 
Sonra Ringo Starr dedim, hepinizi yer.
Şimdi hepsini avcumda sıkmadan tutmayı öğrendim. Şarkılara saygıyla yaklaşmayı, hepsinin can yakmadan boynunu morartm... NEYSE. 

Hey Beatles, daha yolun başındayız. 


Led Zeppelin oldu: Led Zeppelin'le tanışıklığımız Beatles'tan öncedir. Bu adamları ilk dinlediğimde şunları demiştim; ulan lanet olasıca piçler, büyüyünce bir impala alıp, sizi öyle dinleyeceğim. 
İlk dinlediğim şarkıları Good Times Bad Times idi. -Stairway to Heaven olmadığı için bazen seviniyorum.-

Bu gençlerin arasında ilk Bonzoyu sevdim. 

Ölümü de her zaman çok farklı gelmiştir bana. 
Ama sonra Jimmy Page'i gördüm. Sonra da The west is the best dedim.

Hey Led Zeppelin, Since I've been loving you için ayaklarınızı yıkayıp, sonra da öpeceğim. Hatta izin verirseniz, boynunuzu bile morartab... NEYSE. 


The Doors oldu : The Doors'la tanışıklığım keşfettiğim her şeyden sonradır.
Ve The Doors beni en iyi anlayandır. 
İlk dinlediğim şarkıları People are Strange'di -Ki buna hiçbir zaman üzülmedim. Ama bazen, keşke when the music's over olsaymış derim.-
Her zaman Ray Manzarek insanı oldum, değişemedim. Ama Jimmy olsa kınamazdı; the west is the best derdi. 
Jimmy, '-Father +Yes son? -I want to kill you' dediğin için gosh bless you.

Hey The Doors, ne zaman yağmurlu hava görsem, size tapıyorum. Bu güzel ilişki yakında hayın arabalar tarafından ezilmeme neden olacak. 


İşte böyle aslan parçaları. Yıllar geçiyor, hala aynı gerizekalıyım. 
Hayatıma bir şeyler giriyor, sonra çıkmıyor. İçerisi giderek kalabalıklaşıyor. Bazı şeylerle yalnız kalmak istiyorum ama mümkün olmuyor. 
Daha yolun başındayız demek istiyorum, gerçekten, ama John da öldürülmeden 3 gün önce istediklerimi yapmak için çok vaktim var demişti. 

Vaktimin olup olmadığını tanrıdan başka kimse bilmiyor.
Tanrının olup olmadığını, yine tanrıdan başka kimse bilmiyor. 




Olsun, doğum günümüz kutlu olsun Beatles!
Hem de Oğuz Atay gerçeğine rağmen.

Hangimiz varız ki mi

Merhaba.
Ya düşünsenize, bir portakal bile varolabiliyor. Yeniyor falan. Güzel de kokuyor. Ya ben? Yenilebilir hale gelmem için katmanlarımı eritmem, güzel kokmam için de banyo yapmaya üşenmekten vazgeçmem gerekiyor.
Bazen diyorum ki, benim en azından beynim var. Ama sonra diyorum ki portakalın beyninin olmadığını nerden bilebiliriz. Hangimiz portakala 'senin beynin var mı la?' diye sorduk ki. Yani ben bi' ara sormuştum, cevap vermedi. Şimdi görüşmüyoruz.
Ben.Sadece tutunamıyorum.Tamam, tamam. Hesabı ben öderim.

Neleroluyor?

Dün Soysuzlar Çetesini yine izledim. 
Ve dedim ki; Tarantino, sen varya, lanet olasıca bir piçsin. 

Sonra uyku tutmadı, bir de Dövüş Kulübünü yine izledim.
Ve yine dedim ki; ulan benim tümörüm olsa adını direk Edward Norton koyardım. -Marla, burda bu işler böyle yürüyor.-

Sabaha karşı bir de kitap okuyayım dedim. -Anayurt Oteli-
VE YİNE dedim ki; gecikmeli Ankara treniyle gelen kadın, oy Zebercet'e neler ettin.

Bugün dedim artık bir şehre ineyim. 
Çok sevdiğim ve bir haftadan beri kafamdan çıkaramadığım şapkamla otobüse bindim. 
Bi çocuk vardı. 6 yaşında ancadır. 
ŞAPKAMIZ AYNI ÇIKTI.



Neleroluyor?

Bir melodi çocukluğum

Küçükken Nato'yu Ankara'nın ilçesi sanıyordum. 

Bütün hayatım da bundan ibaret.