space

space

Aylaklık


Bazen diyorum, ben iyi şeyler yapıyorum. 
Sonra tanrı diyor ki, git karnene bak amın feryadı.
Sonra gözlerimi kısarak uzaklara bakıyorum. 
Uzak dediğim de benim odanın duvarı işte. 
Allahta beni kahretsin. 
OF.    

Çılgınçocukiso

Bugün kedilere yemek hazırlıyordum. 
Bi arkadaşım anal seksten bahsediyordu. 
Daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmişim olduğum bi arkadaşım vardı hani, adı İsmail'di. 
İşte o İsmail geldi, anal seks muhabbetinin üstüne 'Ona küçük sürprizler yapın.' dedi ve gitti. 
Ben. Toparlanamadım.

Sonra İsmail'le birlikte dershaneye gitmeden önce bir şeyler içelim dedik. O buz gibi sokakta çay bardağına sarılırken bi arkadaş geldi. Bizimle on dakika oturup bi çay içti. Sonra acelem var ben kalkayım dedi ve hesabı ödemeye gitti. İçerden üç çayın hesabını ödediğini duyup sevindik.
Sonra bize kalan parayla iki çay daha aldık ki arkadaş koşa koşa geldi. HESABI BEN ÖDEDİM OLM SAKIN PARA VERMEYİN dedi ve yanımıza gelemeden geri dönüş yapıp koştu. 
İsmail çok kıkırdadı, ben de kıkırdamakla donmak arasında kaldım. 

17 yaşına gelmiş adamım ve daha midye dolması yemedim. İsmail bunu duyunca yıkıldı. Ama yıkılmasıyla beni midyeciye sürüklemesi bir oldu. 
Adam midyeyi açtı. Ben de içinde sadece pilav var zannettim. 
Aslında ben midyenin kabuğu çok estetik olduğu için midye kabuğu içinde lokma lokma pilav satıyorlar sanıyordum. 
Hatta yıllarca midye dolması yemememin sebebi amaan boşver eve gidince pilav yapar yerim.'di.

Şey, MİDYE YUMUŞAKGİLMİŞ. 
Bunu anladığım ilk saniye kendimi Adeta gerçekteki canlandırmalar gibi AMAN TANRIIIIM diye bağırırken buldum.
Kendimi Sabri Yıldız gibi attıracak ve yerlerde de yuvarlanacaktım ama cadde doluydu. 


Aferin İsmail.

İşte sonra eve gittik.

Ayştayn 'sana gerizekalı diyenlere aldırma, bana da gerizekalı dediler; atomu parçalayıp ellerine verdim.' gibi bir şey demişti. 
Günlerden beni ben neyimi -ya da neremi- parçalayıp ellerine vereceğim diye düşünüyorum. 
Aklıma bir şeyler gelmiyor değil, ama çok ayıp. 
Neyse. 

Son günlerde yaptığım tek şey, Led Zeppelin'in 1973 Newyork konser kayıtlarını izlemek -aslında sadece Jimmy Page'yi izlemek. Robert Plant, anamı bu işe karıştırma. Ya da karıştır.- ve uyumak. 
Led Zeppelin'i çok seviyorum. Ama onun kadar yıkıcı başka bir şey daha tanımıyorum. 

Aslında ben küçüklüğümden beri şarkıcı olmak istemişimdir. Şeydeki gibi;
If I grow up I'll be a singer wearing rings on every finger.

Ama hiçbir zaman olamayacağımı da biliyorum. Ne bileyim. Şarkıcı olursam şarkı yapamam, yeniyetmelik dönemimi renkten renge attıran şarkıları söylemeye çalışırım. Ve o güzel şeylere duyduğum saygıdan dolayı, üzerlerinde en ufak bir oynama bile yapamam.

Ne bileyim. 
Hayat çok zor. 
Ve çok güzel.

life goes on, bra!
La la how the life goes on.