“Turgut’un bilmediği arkadaşları da Selim’e aynı şekilde davranırdı.  Selim, Esat’ın arkadaşlarını tanımaz; Esat, Selim’in arkadaşlarını  istese de tanıyamaz. Casus gibi, kimseyi kimseye tanıtmaz. Selim’e öyle  gelirdi ki bir gün bu insanlar bir araya gelecekler; önce karşılıklı  bakışıp susacaklar. Konuşacak söz bulamayacaklar. Sonra Selim’i  suçlayacaklar ve dolayısıyla birbirilerini. Bu adamla nasıl arkadaşlık  ettin? Bu adamla mı dostluk kurdun? Bahsetmediğin değerli arkadaşın bu  muydu? Bu aptala gitmek için mi o gün bize gelmedin? Sonunda  birbirilerini hoşgörseler de beni affetmezler, derdi fakir Selim.  Sonunda herkes beni suçlayacak bir sebep bulur. Ne istiyorlardı senden  Selim? Belki sen çok şey istiyordun onlardan. Verdiğinin hiç olmazsa  küçük bir parçası kadar bir şeyler istiyordun. Sonunda kaçıyorlardı.  Hayır, sen kaçıyordun. Hayır kaçmıyordun: insana ihtiyacın vardı. İnsanı  arıyordun canım kardeşim. Bunda utanacak ne vardı?”
 
 
insanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardıinsanıarıyorduncanımkardeşimbundautanacaknevardı
YanıtlaSil