space

space
Sanırım 15 yaşında evde oturuyordum. Devrim Hoca falan vardı. 

Devrim Hoca iyi bir insan, kedisi falan var. 

Çok fazla şey okuduğum zamanlardı, bir şeyler okuyabilmek adına en çok o zamanları özlüyorum zaten. 

Çok fazla okuyordum. Okudukça, hafifleşiyordum. Devrim Hoca bana sürekli inanılmaz güzel kitaplar veriyordu. Öğle aralarında kedilere yemek topladıktan sonra hep Devrim Hoca'yı darlıyordum. 

Lan diyordum, okudukça hafifleşiyorum. Mükemmel his. 

Adam beni haftalarca dinledi. Bir gün, okudukça hafifleşmezsin dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Günlerce düşündüm. Neden ağır değilim falan dedim. Bir iki hafta sonra Devrim Hoca elinde bir kitapla geldi. Kitap Tutunamayanlar'dı. 

Çok zordu. Çok zor ama çok güzeldi. Ama bıraktım kitabı. Çünkü noktalama işaretlerinin olmadığı o böl
ümü okudum. Sonra kapattım kitabı, yok dedim. 

Yok, olamaz. 

Daha ilerisi olamaz. 

Selim'i en maskeleri düşmüş yerinde bırakıp hayatıma devam ettim. Aslında edemedim. Bir süre gezdim ortalıkta. Sonra gittim Tehlikeli Oyunlar'ı aldım. 

Hikmet. HİKMET.

Ben çıldıracaktım. Dünyada en fazla canımı yakan şey Hikmet'ti. Dünyada en anlayamadığım ve en çok anladığım insan Hikmet'ti. Dünyada ağzına tüm kuvvetimle iki tane çakmak istediğim insan Hikmet'ti. 

Bir hafta sonra yanaklarım çökmeye başladı. 

Devrim Hoca bir gün kitabı elimde gördü ve dedi ki; Büşra, hiçbir zaman unutma. Tutunamayanlar'ı herkes okuyabilir belki, ama Tehlikeli Oyunlar çok başka bir şey. 

Sonra Tehlikeli Oyunlar'ı bir köşeye bıraktım. Çünkü Hikmet ölüyordu. Hikmet okuduğum her kelimede ölüyordu ve ben onu öldüremezdim.

Her kelimede Sevgi yoruluyordu, Sevgi'yi öldüremezdim. 

Bıraktım. 

Günlerce Korkuyu Beklerken'i okudum, okudum ve dünyanın en ağır uykularına daldım.

***

Dört yıl geçti. Yurt odasında bir gün, hiç aydınlanamayan odada otururken birden aklıma Hikmet geldi. 

Hiç aydınlanamayan bir oda,aklıma Hikmet'ten başka kimseyi getiremezdi. 

Birden aldım kitabı elime, manyak gibi okumaya başladım. 

Hikmet ölmeden son defa Hikmet'in canlı hallerini aklıma kazımak istiyordum. 

Sevgi yorulmadan, son defa yeşil elbisesiyle gelsin, sandalyeye otursun istiyordum. Düz sesiyle "Ben geldim." desin istiyordum. 

Okudum. 

Bir gün Hikmet düştü. Albay tutamadı, ben tutamadım. 

Kitabı kapattım. Ağladım. Sanırım ömrümde hiçbir şeye bu kadar çok ağlamamıştım. 

Bir yıl geçti. Hala hiçbir şeye bu kadar çok ağlamadım, hala hiçbir şey okuyamıyorum. 

Hikmet, en çok seni özlüyorum Hikmet. 

1 yorum:

  1. yaa yeni yazılar yok ama ben cidden takipçiyim bak 10 kişi okıyo seni emin oll

    YanıtlaSil