space

space

Teşekkür ederim.

On altı yaşındayım. Hayır hayır, aslında on altı yaşında değilim. Ben sadece, hep bu cümleyle konuşmaya başlayacağımı hayal ettim. Konuşmalarım da zaten hep Led Zeppelin'in konser kayıtları gibi oldu. İçimde bir Jimmy Page var efendim. Hep aynı notalarla başlıyor ama solo asla aynı solo değil.

Neyse. Bakın. Biraz sıkıntılıyım. İnsanlardan pek hoşlanamıyorum. Bazen kokularını duyduğum bile oluyor. Ama olmuyor efendim. Gerçekten nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Ben korkuyorum, sanırım. Hayır hayır, evime bilinmeyen kabilelerden mektuplar gelmiyor. Ya da sınav stresi diye de geçiştiremeyiz mesela. Ben korkuyorum. Herkesle, aynı yüz ifadesiyle, aynı ses tonuyla geçinen insanlardan korkuyorum. Hayır; aslında onlardan da korkmuyorum. Ben kendine, herkese davrandığı gibi davranan insanlardan korkuyorum.

Yani, yani. Gerçekten zor. Ben anlatamıyorum da mesela. Bütün gün sanki bir denizdeyim. Koca denizin ortasında. Güneş iyi ki tepemde değil; ama kötü ki, birazdan batacak. Lakin su çok güzel, ve kollarımı açıp kendimi kendime bırakmak sanki her şeyi çözecekmiş gibi geliyor. Ama her şey çözülmüyor efendim, öyle bir dünya hala mümkün değil. Güneş allahına kadar batıyor. Fark ediyorum, kulaç atmaya çalışıyorum ama su fışkırtmaktan başka bir şey yapamıyorum. Komikliğe bakın ki fışkırttığım bütün su, güneşe varıyor. Güneşi söndürüyorum efendim. Geceyi bitirmek için ellerimi birbirine sürtüyorum, ama su çok kötü; gelmesenize!

Aslında. Bakın, yine olmadı. Ne oldu biliyor musunuz? Ilık bir yaz akşamıydı. Bir yaz akşamında nasıl becerdiysem Kürk Mantolu Madonna'mı kaybettim. Çok garip bir histi. Aslında bir sigara yakıp HASİKTİR LAN desem çok rahat atlatabileceğim bir durumdu. Lakin sigara içmeyi bir beceremem ki sormayın. Neyse. Atlatamadım -keşke eşekletebilseydim.-. Bakın, beni dinleyin. Ya da dinlemeyin efendim. Boşverin. Sizden bahsedelim. 

Gerçekten sizden bahsedebiliriz. Mesela atmosfer sayesinde dünyanın hiçbir yeri kapkaranlık değil, bunu biliyor muydunuz? Her hafta bu bilgiyi hiç tanımadığım insanlarla paylaşıyorum. İçlerinde bir tetik varsa ben çekmek istiyorum. Ya da içlerinde tık diyecek hiçbir şey yoksa, içlerine girip TIK demek istiyorum. Tüm bunları neden istediğimden ise bahsetmeyelim efendim. Kafanızı ütülemek benim işim değil. Gelin, biz her kafa ütülemek dendiğinde kafası ütü masasında ütülenen insanlar hayal etmemin derinlerine inelim. Çünkü canım çok sıkılıyor. 

Sözlerime son verirken hiç olmadığınız için teşekkür ederim. Çünkü olsaydınız. Ne bileyim. 

Yardımınız şimdilik gerekmiyor. Kadıköy'e gideyim, sonra. Stop.

2 yorum:

  1. dayan ve gel. ne olur. ayrıca gülmen için; http://1.bp.blogspot.com/_9tmJirvRrYo/TMFv_7yeeII/AAAAAAAADUw/sZdhJs_BloY/s400/3.jpg

    YanıtlaSil
  2. biz burdayız... hatta seni de bayağı bi seviyorum ben..

    YanıtlaSil