space

space

İstemsiz.

En üzüldüğüm, artık en sevdiğim otobüse binememek oldu.

Birgün bir arkadaşım ben Ankara'dan gidince şöyle demişti. "Sen mesela. Beni hayal edemiyorsun. Sokakların başında, oturduğun masanın karşısında, merdivenlerin başında. Beni hissedemiyorsun. Ama ben seni hissediyorum. Beraber yürüdüğümüz sokakları. Ne kadar mantıksız." 
İstemeden yaptığım şeyleri isteyerek yapmak zorunda kalmama rağmen, hala terk edilen benim. Asıl bu mantıksız.

Evimi özlemiyorum. Sadece, sadece hatıralarımı özlüyorum. İlk Beatles dinlediğimde üstüne çıkıp zıpladığım koltuğu, ağlayarak dinlediğim ilk Pink Floyd'u, korkudan açamadığım King Crimson'ı. Her şeyimi istemeden o evde bıraktım. Annem, onları da bir çöp poşetine koyamadı. O evde binlerce ben vardı, bir tanesini alıp gitmek zorunda kaldım. 

Giderken alabildiğim şeylerin başında afişlerim vardı. Karşımda bir Jim Morrison posteri, ve kafamın üstünde bir tavan olmadan uyuyamıyorum. Onlar benim tanrıya açılan kapılarım. Kapılarımdı. Bu evde hiçbir şey hissedemiyorum. İnsan ne yaparsa yapsın, kendi kendisine bakınca sıkılıyor. Yeni benler yaratamayacak kadar üşengeç olmamsa pek yardımcı olmuyor. 

Çocukluğumu, ve çocukluğunu geri istiyorum.

3 yorum:

  1. Sende benim gibi geçmişte bi yerlerde sıkışıp kalmış olmalısın.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. aklıma sihirli annem repliği geldi; "hepimiz bataklıkta yaşıyoruz. ama bazılarımız, yıldızlara bak-..." daha fazla devam edemeyeceğim.

    YanıtlaSil