space

space

İşte sonra eve gittik.

Ayştayn 'sana gerizekalı diyenlere aldırma, bana da gerizekalı dediler; atomu parçalayıp ellerine verdim.' gibi bir şey demişti. 
Günlerden beni ben neyimi -ya da neremi- parçalayıp ellerine vereceğim diye düşünüyorum. 
Aklıma bir şeyler gelmiyor değil, ama çok ayıp. 
Neyse. 

Son günlerde yaptığım tek şey, Led Zeppelin'in 1973 Newyork konser kayıtlarını izlemek -aslında sadece Jimmy Page'yi izlemek. Robert Plant, anamı bu işe karıştırma. Ya da karıştır.- ve uyumak. 
Led Zeppelin'i çok seviyorum. Ama onun kadar yıkıcı başka bir şey daha tanımıyorum. 

Aslında ben küçüklüğümden beri şarkıcı olmak istemişimdir. Şeydeki gibi;
If I grow up I'll be a singer wearing rings on every finger.

Ama hiçbir zaman olamayacağımı da biliyorum. Ne bileyim. Şarkıcı olursam şarkı yapamam, yeniyetmelik dönemimi renkten renge attıran şarkıları söylemeye çalışırım. Ve o güzel şeylere duyduğum saygıdan dolayı, üzerlerinde en ufak bir oynama bile yapamam.

Ne bileyim. 
Hayat çok zor. 
Ve çok güzel.

life goes on, bra!
La la how the life goes on.

2 yorum:

  1. Ya ben de çok kötü şarkı söylüyorum, yani sesim kötü. Güzel olsa da söyleyemezdim zaten.

    YanıtlaSil
  2. Ahh ah. benim sesimi benden başka kimse dinlemiyor. Aslında ben de dinleyemiyorum. Şey, ben biraz yüksek sesli müzik dinlerim de. eheh.

    YanıtlaSil