space

space
Yaklaşık 20 gündür falan üç beş insanın olduğu yerlere megafonla girip YEMİN EDİYORUM BIKTIM HEPİNİZDEN AQ İNSANLARI diye bağırarak, sonra sırtıma bağladığım roketle Uranüs'e gitmeyi falan planlıyorum. 
Çünkü kendim başta olmak üzere, dünya üzerindeki bütün insanlardan bıktım. Yirmi yaşında yeniden ergenliğin ilk seviyesinden mi başladım aq. Bilmiyorum. 

Haziran ayının başlarında kalp kırıklığının da verdiği bir hevesle yepyeni, kültürün ağzına sıçıp biraz para kazanacağım bir hayat planlamıştım ve çok kararlıydım. Sonra sadece bir kitap okudum -sonra altı tane kitaba başladım-, ilk ay biraz para kazandım, sonra film falan izledim. Nedense hep deneysel film izleyip, izlerken HAY SENİN DERDİNİ DENEYSELLİĞİNİ  SİKEYİM AQ diye isyan edip akşam gmail grubuna "Hmmm evet gerçekten hakkında konuşmamız gereken bir film. Jarmusch abiye gönderme de var hmmm." muhabbetlerine girdim. 

Sonra metrobüs şoförü amcayla kavga ettiğim için kafamı cama dayayıp ağladım. Çünkü İstanbul bu ülke sınırları içinde yaşamak istediğim yerlerin başındaydı -liste zaten iki şehirden oluşuyor aq.- ve metrobüs şoförünün bana böyle davranması, ya da insanların hayvan gibi metrobüse binmeye çalışması falan ağrıma gitti. Metrobüs boşalınca amca sonra benden özür diledi, bu sefer de adam üzüldü boşu boşuna diye ağlaya ağlaya eve gittim. Sonra baya baya bu ülkede yaşamak istemiyorum bari dil geliştireyim de okul bitince siktirip gideyim diye ingilizce roman ve birkaç renkli kalem aldım. Kitabı baş ucuma koyduktan sonra İngiltere'de film akademilerine falan baktım. Bi tanesi inanılmaz daşşaklıydı, yine hayal kurup başka hiçbir şey yapmayarak tavrımı ortaya koydum.

Kitabı alalı üç gün oldu, kapağı açılmadı, onun yerine danalar gibi iki sezon Suits indi. 
Bana da Harvey Specter diyerek ağız suyu akıtmak düştü.

İnanılmaz hayatım var.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder