space

space

Rüya

Hayatımın en saçma, en parça parça rüyalarından birini gördüm ve rüya günlüğümü evde unuttuğum için buraya yazmak zorundayım. Bu arada hepinize günaydın, lütfen ben yokmuşum gibi hayatınıza devam edin ben hemen şunu yazıp çıkacağım asdfsgdhfjgk.

-chapter 1-

Rüyamda Antalya'dayım ve çok heyecanlıyım. Çünkü o gün Galatasaray maçı var ve sanırım sezonun ilk maçı. Çünkü içimde tam olarak, Allahımsezonunilkmaçı heyecanı var. Maçtan önce bir şeyler yemek için evden çıkıyorum ve her zaman yediğim büfeye doğru yol alırken, Muslera'yı yolda yürürken görüyorum. Formasıyla yürüyor, ama arkasında forma numarası yazmıyor. Kendi kendime, la koş takip et!, diyorum. Sonra bir an duraksayıp, ama maç var, diyorum ve sonra, amaan diyerek takip etmeye başlıyorum. Bu esnada Muslera ilk on birde ise neden maçta değil de Antalya'da diye sormuyorum. Ya da neden forma numarası yazmıyor? Ya da adam neden forma numarasının yazmadığı formayla Antalya'da geziyor? Hadi diyelim tamam bunların hepsi kabul edilir, Antalya'ya geldi de niye Meltem'de yürüyor?

Çünkü rüyada, günlük hayatta da olduğu gibi malım.

Uzun bir süre yürüdükten sonra Muslera hiç sevmediğim bir büfeye oturuyor. O an her şeyden geçerek lap diye karşısına oturuyorum. Önce gözlerini kısarak, sonra açarak bana bakıyor. Sonra bir saniye gülümsüyor ve ardından ben hiç orada değilmişim gibi hayatına devam ediyor. Büfenin sahiplerine gidip sarılıyor. Ben de o esnada yemeğimi söylüyorum, yemek geliyor. Her şeyi kabullenmiş, yemeğimi yerken, iyi bok yedin maç kaçtı, diye sinirleniyorum kendi kendime. Sonra elimde dürüm, koşa koşa maçın ikinci yarısını seyretmek için hep gittiğim büfeye koşuyorum. O esnada YEKTAAA GOL ATMA YEKTAAAA BENİ BEKLE YEKTAAA diye bağırıyorum.

-chapter 2-

Rüyamda lisedeyim. Lisenin üçüncü senesini geçirdiğimiz, bol güneş alan sınıfta. Biyoloji dersi işliyoruz. Sıraya bir şeyler karalarken birden kendime, lan amk biz eşit ağırlık öğrencisiyiz bu biyoloji nerden çıktı?, diyorum. O esnada ders bitiyor. Herkes ayaklanırken, herkesin içinden tekrar numarasız formasıyla Muslera'yı görüyorum. Eldivenlerini giymiş sınıftan çıkıyor. Sınıftan çıkarken kafasını kapının tepesindeki cama çarpıyor. Cam kan oluyor, sonra lise arkadaşımla kapının altına geliyoruz. Bana, geçen bir rüya gördüm, diyor. Ben de sinirli bir şekilde, yine bakire kanıyla ilgili rüya mı gördün la dangalak, diyorum. Hayvan gibi gülmeye başlıyor. Onu ve hayvan gibi gülüşünü bırakıp tekrar içeri giriyorum. Lisedeyken de pek sevmediğim  bir sınıf arkadaşım, Büşra başkan olsun, o sınıfa benden daha çok değer veriyor, herkesin numarasını biliyor, diyor. La siz salak mısınız amına koyayım ne bileyim ben sınıfın numarasını ben kendi numaramı anca öğrendim diyorum. Kız bana bakıp 349 ;););) diyor. Nedense kızın ağzına iki tane patlatmak istiyorum, ama o esnada üniversiteden bir arkadaşımı görüyorum. Sonra ANAA BEN ÜNİVERSİTEYİ KAZANDIM LA DOĞRU BENİM LİSEDE NE İŞİM VAR AMK. diyorum. Kendimi garip hissederek sırama oturuyorum. O esnada blog sayesinde tanıdığım çok tatlı bir hatunla, Bilge'yle konuşmaya başlıyoruz. Direnişten bahsediyoruz. Ankara'yı anlatıyor. Ben Denizli'deydim, diyorum. Bize polis şiddet uygulamadı. Ama biz hep öksürüyorduk, gözlerimiz yanıyordu, sanırım o an kalbimiz sizin yanınızda direniyordu, diyorum. Yüzüme bakıp, bak lan çok acayip bir site keşfettim diyor, ve birden bütün duvar dangalak bir ergen kızın tumblr sayfası oluyor. Ve bütün sınıf okumaya başlıyoruz.

Dayımın TÜH LA SOĞUK ÇAYI DOLDURMUŞUM demesine uyanıyorum.
İyi günler.

1 yorum:

  1. çayın soğumasına çok üzüldüm :((((

    ama numerasız muslera ne ola ki? kesin bi anlamı var bunun :(

    YanıtlaSil