space

space

Cemal Süreya hep beni kahrediyordu.

Tanrıya geceleri, dediklerimi sana iletmesi için çok ricada bulundum. Lakin tanrıyla olan muhabbetimiz malum. Belki ben, onun beni dinlediğini düşünürken; o ağzı bir karış açık uyuyordu. Buraya yazmak belki daha mantıklıdır, daha realisttir. Realist yazdığım için, mantıken mumlara, ve Namık Kemal'e de karşıyımdır belki. Edebiyatı fazla kaçırıp, doğru yerde kaçıramadığım için üzgünüm. Aslında şu an biraz heyecanlıyım.

Geçenlerde sana sarıldım. Sen diye sarıldığım şey aslında sıradan  ve çok turuncu bir yastıktı. Keşke sarıldığım şey beyaz bir yastık olsaydı. Aklıma Cemal Süreya gelseydi. Seni ne zaman görsem Cemalciğim bana bir sigara uzatıyor. Seni ne zaman görsem, kalbim bir süre atmıyor. Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum, ama ben her şeyden korkuyorum. Neyse ki sen, korktuğum en güzel şeysin. 

Ahmet Hamdi bile saatlere olan inancımı yerine getirememişken; şimdi sen demek, benim için çok ince hesaplar demek. Saniyeler. Oturma planı. Kafamdaki şarkıların sıralaması. On sekiz yıldır hayattayım, ve sen hariç, hiç ince bir planım olmadı. Benim ellerim kısa ve yamuk. Açığı bir yerden kapatmam gerekiyordu. 

Diyeceklerimi kalbimin atışı bastırıyor. Sanırım susup, evde kendi kendime zıplama yarışı yapacağım. Neyse. Ensenden öpme isteğim bir türlü durulmuyor. Dean Martin, yıllarca kulağımın dibinde That's Amore dedi de inanmadım. Meğer böyleymiş.

"Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse 
                      değerlendiremez."

2 yorum: