space

space

Sarhoşlar.

Her gün bir şeylerimi kaybediyorum. 

Önce seni,
Sonra tırnaklarımı, 
Sonra saçlarımın ucunu, 
Sonra uykumu,
Sonra hislerimi,
Şimdi aklımı kaybetmeyi bekliyoruz. 
Zamanımızı ise zaten çoktan kaybetmişiz. 

Hergün kafamı yastığa koyduğum zaman yaşadıklarımı düşünüyorum. Sanki yaşadıklarımın hiçbiri benim değil. Sanki, sanki yatağım bile benim değil. Her şey beni terk etmiş gibi. Sanki afişlerim ben uyurken evi terk ediyorlar; sonra şu keko üzülmesin diye geri dönüyorlar. 
Sanki yaptığın turnalar; böcek girmesin diye açamadığım balkon kapısının anahtar deliğinden sığışıp, kaçıyor. Sonra, sarhoş bir şekilde eve geri dönüyorlar. 
Yaptığın kurbağalar da zıplamıyor. Midilli takla atmıyor. O kadar içiyor ki, ayakta bile duramıyor. 

Kitaplarım var sonra. Hepsi baygın baygın bana bakıyor. Onlar uzun zamandır, terk edilmiş hissediyor. Ve onlar da içiyor. Sabah uyandığımda, hepsi birbirinin üstüne yığılmış oluyor. Hepsini dürtüyorum; kalkın ulan ibneler diyorum, hepsi homurhomur diyip kıçını dönüyor. 
Biri onlara kıçlarının olmadığını söylesin; yoksa kafayı yiyeceğim. 

Eskiden bütün patateslerin anasıydım. Hepsini soyardım. Şimdi bir patates çuvalından farkım yok. Yakında da bir yerlerim patlar. Beni yerlere sererler. Ve insanlar içip içip, benim üstümde sızar. 
Beni yine içmeye götürmezler. 

Böyle ayrılık mı olur lan.

3 yorum:

  1. şimdi işte. kelimeler yok. geyikli geceler diye bi şey yazdıydım ya, o adeta bunun devamı. hani hem yazınsal, hem de hissel anlamda.

    YanıtlaSil