space

space

Çay.

Her şey son günlerde canımın çay istemesiyle başladı. -Aslında onun gitmesiyle başladı, ama keyfim yerinde.-

Geçen gün çay demledim. Normalde çaykolik annemin bile içemediği son çay kırıntısını içer, sonra da hayatıma kaldığı -bazen nerede kaldığını karıştırdığım oluyor.- yerden devam ederim.
Ama geçen gün çay demledim işte. Özene bezene. Çayı bardağıma koyduktan sonra şeker arayışına çıktım. 
Şekeri bulamadım. 

Sonra birden şeker kullanmamaya başladım. Şekerin yerini bulmak, şekerin ölçüsünü ayarlamak, karıştırmak. Yazarken bile içim daraldı. Yıllardır süregelen bol şekerli alışkanlıklarım siktirip gidebilir. 

Geçen gün yine çay demledim. Sonra demliği elime aldığım gibi duvara çarpmadım -halbuki ne güzel olurdu.- da, bardağı doldurmaya başladım. Haliyle sıra kaynar suya geldi. Ama o çaydanlığın altı gözümde büyüdükçe büyüdü. Hatta bütün mutfağı kapladı. Sonra kaynar su. Duvarlardan sızmaya başladı. Her yanım yandı.
Halbuki demlik ne kadar masumdu. Ve sevimli. Ufak. Canım benim.

O an hayatımın en üşengeç kararını verip bütün bardağı demle doldurup ortamı terk ettim. -Kaynar suya verdiğim inanılmaz ayar.- Bugüne kadar içmiş olduğum bütün sidik gibi çaylara da siktiri çekip odama kapandım. 

İnsanın bir parçası, istememesine rağmen kopup gidince bir haller oluyor. İnsan iki gramlık aklı yitip gitmesin diye türlü türlü şaklabanlık yapıyor. Hatta bazen şaklaban böyle mi yazılıyor bile diyor. Böyle yazılıyor olsa bile, böyle boktan sözcük olur mu la diyor. 

İşte sanırım son günlerdeki şaklabanlığım çaya. Sevgili çay, beni affet şekerim. Bana içten içe küfür ediyor musun, bilmiyorum. Ediyorsan da siktir git.

1 yorum:

  1. çayı şekersiz içmek radikal bir karardır.bir şeyler gerçekten değişmiştir.hayat boktan gidebilir ya da bir anda güzel olabilir.ama çayı şekersiz içmek iyidir.devam.

    YanıtlaSil