space

space

A clockwork orange

Bir şeyler değişirken, bu zamana kadar hiçbir şeyin değişmediğini anlıyorsunuz. Bu yüzden kendinize kızıyor; kaybolan zamanınızın, bugünde olmanıza rağmen, bir yerlerini değiştirmek istiyorsunuz. O zaman da, bugünü kaçırıyorsunuz.
Zaman hep geçiyor yani.

Geçen gün, çok uzun süren bir uykudan uyandım. Hiç rüya görmediğim huzursuz bir uykudan. Uyurken de hiçbir şey değişmiyor. Bunu gerindiğiniz zaman anlıyorsunuz.
Uyandığım zaman, bir şeyleri değiştirme gücünü kendimde buldum. Uykuluydum. Ve pijamalı. Ve bu haldeyken; çok uyumuş, ama çok bitkinken a clockwork orange'ı izledim. Bir şeyleri değiştirdim, evet. Ama uyanmak; böyle sert uyandırılmak çok acı.

Alex'in gülüşü; masum, her şeye rağmen masum gülüşü günlerce gözümün önünden gitmedi. Anlam veremediğim bir çaresizlikle ortalıkta kalakalmak da hiç hoş değildi. -Gerçi ben bu sebepsiz çaresizliğe George Orwell'dan alışığım. Ama olsun.-

Başımdan bir çok psikolojik gerilim filmi geçti. Ama hayatım boyunca hiçbir filmde bu kadar gerilmedim. -Gerçi bu şeye film demek gerçekten yanlış.-

Bu kadar sert bir şekilde uyanmak gerçekten sarsıcı. Ama, ama belki uyanmamışımdır. Belki Alex, o kocaman penis ile benim yüzümü parçalamıştır. Ben. Hiçbir şey bilemiyorum.
Beni erken öldürdün Alex. Ama Beethoven gerçekten bir ilah.

2 yorum:

  1. bir de onun kitabı var şekerim. hatta önce kitabı vardı. onu da oku bak çok şükeladır.

    YanıtlaSil
  2. kitabı bitirdim. filmle arasında uçurum olmaması -ki genelde olur.- beni sekiz kere falan mest etti sanırım.

    YanıtlaSil