space

space

bla diyorum, bla bla


Her şey bir kadınla, bir erkeğin sevişmesiyle başladı.

Kadının derdi sevilmek, adamın derdi ise biraz daha hareket etmekti. Birden erkeğin bir parçası, erkeğin egemenliğinden sıkılarak, kadının anaçlığına sığındı. Bu sırada birkaç yıldız kaydı, bir adam sigara yaktı, bir kadın evi terk etti, bir ev ışıklarını söndürdü.

Sonra dünyaya bir kıkırdak yığını geldi. Kıkırdaktı çünkü kemik olamayacak kadar hiçti. Ve hep hiç olarak kalacaktı.

Adam ve kadın bu kıkırdak yığınını bağrına bastı. Bağrına bastı çünkü kıkırdak yığını acizdi. Adam ve kadın, onu kendi yöntemiyle besledi, kendi yöntemiyle uyuttu. O, adam ve kadının kendi yönteminden ibaretti zaten.

Kıkırdak yığınının dişleri çıkmaya başladı. Artık poposunun üstüne düşebiliyor ve biraz konuşabiliyordu. Ama anne ve babadan başka hiçbir kelimeyi bilmiyordu.
Aslında anne ve babadan başka hiçbir şey bilmiyordu. Bunun sebebi, ufak olmasından değil, anne ve babanın, anne ve baba olmasındandı.

Günler geçiyordu. Günler geçerken, kıkırdak yığını kemik yığınını olmaya başlıyordu. Ama o hala anne ve babadan başka bir şey bilmiyordu. Anne ve baba bundan endişeli olmamakla beraber, gayet mutluydu. Çünkü onlar bir aileydi. Ve aile demek, bir çocuğun anne ve babaya tapması demekti.

Bir gün bütün insan topluluklarının garipsediği bir durum yaşandı. Kemik yığını, anne ve babadan başka, çok başka bir kavrama ilgi duymaya başladı. Adı özgürlüktü.

‘Kemik yığını özgürlük için savaştı, anne ve baba kavramlarını bir çırpıda silip, o kavramların egoist olduğuna kendini inandırıp yoluna devam etti’ demek isterdim.
Ama öyle olmadı.
Hiçbir şey değişmedi.

Anne ve baba, tanrı olmaya o kadar çok alışmıştı ki, başka bir kavrama tahammül edemedi. Aile, kemik yığınını ayakları altına alarak aile kavramını korudu.
Kemik yığını yavaşça hissizleşti, hissizleşti, hissizleşti.
Bedeni büyüdü ama o hep kemik yığınıydı.

Ve bir gün, hiçbir insan örgütünün garipsemediği bir olay yaşandı.
Kemik yığını diğer bir kemik yığınıyla sevişti. O sırada birkaç yıldız kaydı, bir erkek sigara yaktı, bir kadın evi terk etti, bir ev ışıklarını söndürdü.

Işıkların sönmesini bahane eden bir grup kemik yığını, ışıkları yakma bahanesiyle, dizginleri eline almak istedi. İnsanlar buna karşı çıkmadı, çünkü yine bir aile olacaklardı. Herkes birbirine tapacaktı ve herkes, tanrı olduğunu bilecekti.
Bir basamak yukarıda olanların adı devlet oldu, aşağıda sevişenlerin adı ise halktı.
Devlet sevişiyordu ama sevmiyordu.
Halk sevişiyordu ama tek derdi yeni kıkırdak yığınlarıydı.
Kıkırdak yığınları hissetmiyordu, çünkü anne ve babalar vardı.
anne ve babalar vardı, çünkü erkek ve kadın sevişmeden yapamıyordu.
Erkek ve kadın sevişmeden yapamıyordu, çünkü sigara çok güzeldi.
Her şey sigara yüzünden.

8 yorum:

  1. kötülüklerin anası,sigaara.

    çohoş yazı olmuş biliyooo musun.

    YanıtlaSil
  2. bu yazıyı beğenen bir okuyucu vardı ve sigara içemiyordu.
    ama sigara içenleri sıkça kıskanıyordu.
    yazının sonunda yine kıskandı.

    YanıtlaSil
  3. Libby, teşekkürleer.

    dereotundannefretederim, bu yazıyı yazan insan evladı da çok kıskanıyor. sanki kendisi dışında her şey sigara kokuyor. ahh ah

    YanıtlaSil
  4. yardırmışsın be gülüm. bunun üzerine gidip bir sigara yakacağım. hehe.

    YanıtlaSil
  5. beğenmenin ötesindeyim yani. anlatamadım ama öyle valla.

    YanıtlaSil
  6. Larien, ironi başkanı seni özledi bence. hehhe.

    melis, ben çizimlerine hala ölüyorum lan, onu düşün.

    YanıtlaSil
  7. vohuu çok beğendim.hatta feysbuk denen zımpırtıda paylaştım.sonra bokum gibi yorumlarla bokunu çıkarırlar diye korktum."her şey sigara yüzünden." yeyiyeyiyeyiya.

    YanıtlaSil
  8. ya benim facebookum yok ya paylaşamıyorum. bokunu çıkarırlar ama. Hepsi aynı bunların

    YanıtlaSil