İsveçli bilim adamları dahil, bütün insanlık her zaman şunu düşündü;
Ruhumuz nerede?
İsveçli bilim adamı değilim; ama bence ruhumuz, ayaklarımızda.
Birini öperken, parmak uçlarımızı sıkmamızın başka bir açıklaması yok çünkü.
Utandığımız zaman ayaklarımıza bakmamızın da.
Aramızda ilk yorulan da ayaklarımız.
Müziğe kendini ilk kaptıran da.
Düşününce ritim tutan,
Sinirlenince titreyen,
Ezildiğini hissedince çöküveren de.
Ve ayaklar varken, ayaklar yol alırken; insanların yüzüne bakmak çok anlamsız.
Gözler değil, ayaklar yalan söylemez.
Çünkü ayaklar, yalan söyleyemeyecek kadar meşgul ve üşengeçtir.
Meşgul ve üşengeç olduğu için de insanı taşıma görevi ona verilmiştir.
Uykunun insan için bir kaçış yolu olduğunu düşünürüz. Ama uyku, ayaklarımızın kaçış yoludur.
Yataklarımızın uzun, kafamıza göre upuzun, olmasının sebebi de budur.
Ve garip bir şekilde, tabutlarımıza girdiğimiz zaman, en rahat edecek olanımız,
Yine ayaklarımızdır.
Gözlerimiz sussun, ayaklarımız konuşsun.
süper bi yazıı! ne hoş olmuşş hem de başlık muhteşemm
YanıtlaSilyazıyı okurken, ayaklarım yazdıklarına göre şekilden şekle girdi. şarkı bitmişti ama onlara ritim tutturdun yani :) ne güzel yazmışsın, ellerine -ya da ayaklarına- sağlık :)
YanıtlaSilayaklarımın bu kadar işlevsel olduğunu düşünmemiştim hiç.
YanıtlaSilhakkaten lan filan dedim yani.
Yazı bittikten sonra vay canına dedim. Cidden dedim.
YanıtlaSilMiaa çok sağool :)
YanıtlaSilYellowsubmarine, eheh. teşekkür ederim. bunun şerefine kendime bi'küçük yellow submarine açacağım.
Melis, çok garipler lan. benim de birden aklıma geldi.
Lynn mosa, gerçektense eğer, gerçekten mutlu oldum. teşekkürler :)